ham.

|
Tanıyanlar bilir (maydn vs.), tuhaf şeylere bayılırım. Yemeksepeti'nin iPod'daki şu logosunu da bayıldım haliyle (sol alt):
 Köşesi ısırılmış logo, şahane fikir!

Girdim application'a, şöyle bir dolaştım. Herşeyi çok güzel düşünmüşler. Grafikleri epey güzel olmuş. Ayrıca sadece iPhone'a değil, iPod Touch'a da yükleniyor olması kalbimi çaldı.

(niye tuhaf tuhaf bakıyorsunuz? evet iPod'dan samba, yoga falan öğreniyorum.)

Bir de iPod'u sallayınca restoranlar arasında shuffle yapıyor. Benim gibi kararsızlara özel hazırlanmış.

Yemeksepeti'nin yeni çıkardığı kampüs indirimlerine ulaşmak için bir sebep daha çıktı yani...

şakası bile kötü!

|
http://tvseriesfinale.com/tv-show/lost-the-final-episode-has-been-leaked/
resmen aklımızla oynuyorlar artık :D

birinin silahı, diğerinin oyuncağı

|

ada ~ panopticon

|
-------------çok ciddi spoiler alert-----------------------------------------------------------------
Geçen gün maydn ile konuşuyuorduk, Locke neden adadan dönünce Jeremy Bentham ismini aldı diye. Bunun gerçekten şahane bir cevabı var.
Bentham 18.yy'da Panopticon'u inşa etti. Panopticon, daire şeklinde, ortasında bir gözlem evi bulunan ve hücrelerinin tümü dairenin içine bakan bir hapishane modeli. 
Şiddetinin yanından inanılmaz bir şiirselliği de var bence. Çünkü mahkumlar Panopticon'un mimarisi dolayısıyla çok kolay gözlenilebilir, savunmasız bir hal alıyorlar.
5.sezonda Locke herkesi adaya dönmeye ikna ederken tam olarak onları Panopticon'a göndermeye çalışıyorlar aslında. Bu adanın bir gözleme kulesi bile var! (Jacob'ın Jack'in çocukluğunu gözlediği, Jack'in aynalarını kırdığı kule). Öyleyse ada Panopticon'a ya eşit, ya da denk. Dharma Initiative'in Panopticon'u andırmaktan çok daha öteye giden logosunu da unutmayalım.
Jacob da Panopticon'un gardiyanı mı öyleyse? Yoksa gardiyandan çok mu daha fazlası? Ve kulenin aynalarını kıran Jack mi olacak adanın bir sonraki koruyucusu? Adanın Hegel'i, Nietzche'si kim? Ve belki de en önemlisi, Panopticon'un en ateşli eleştireni Foucault adada belirecek mi? -veya çoktan belirdi mi?- (adı Michel mi olur acaba?)
Meraktan öldürdün Lost.
-Buradan "Lost'u graduate school'dan drop out yapmış bir political theorist öğrencisi yazmış." diyen Ayşen Hoca'ya selam ederim.

hareket

|
Çok kişinin durduğu bir yerde duruyorum sanırım. Fakat yine de bu çokluk çoğunluk değil. Azınlık hiç değil. Bu insanlar arasında konuşulmamış bazı sözler var. Bir aynılık söz konusu. Aynı olduklarına dair o sözü sessizce vermişler birbirlerine. Çok farklı gibi gözüken ama aslında aynı olanlara gülüyorlar beraber. Kendilerine ilginç gelenler hakkında okuyorlar. Hiçbir zaman harekete geçmiyorlar.

İşte esas ilginç olan harekete geçenlerdir bence. Neden üzerinde düşündüklerin hakkında yalnızca okumak yerine harekete geçesin? Değişime inanmanın kaynağı nedir? Ne olmuştur seni tetikleyen?

Gerçekten insanların neden harekete geçtiğini anlamıyorum.

My horn can pierce the sky

|

The Office, 5. sezon 10. bölüm:
Önce hikayeyi anlatmak istiyorum. (İzlemeyenler için orta düzeyde spoiler içerebilir)

Christmas vakti gelmiştir ve Dwight internetten bir araştırma yaptıktan sonra o dönem en çok hangi oyuncağın satacağını öğrenir. Söz konusu oyuncak catch phrase'i "My horn can pierce the sky" olan "Princess Unicorn"dur. Dwight çevre oyuncakçıların tümünden Princess Unicorn'ları satın alır. Planı, çocuklarına hediye almak için geç kalan ailelere oyuncak bebeği üstüne ciddi bir kar koyarak satmaktır.
Toby bebeği almak için kızına söz verir, fakat Dwight'a 200$ ödeyip satın almaya gittiğinde son bebeği satın almış olan Darly ile karşılaşır. Kızının çok büyük hayal kırıklığına uğrayacağını bilen Toby Daryl'a yalvarır ve Darly 400$ karşılığında bebeği ona satabileceğini söyler. Toby bunu kabul ettiğinde bebeğin siyahi olduğunu görür. Beyaz bir Amerikalı olan Toby için tuhaf bir durum oluşmuştur ama ırkçı damgası yememek için tepkisini yutmak zorunda kalır.
Buradan toplamda 3 saniye sürmüş bir espiriyle milyonlarca meseleye gönderme yapmış The Office yazarlarına şapka çıkarmak isterim. Bir oyuncağın anne-babanın çocuğu inşa edişindeki rolü, ebevynlerin çocuklar için seçimleri ve onların hayatında birer "öteki" yaratması ve ironi olarak da bu espiri çerçevesinde Afrikan Amerikan bir erkeğin karşısında bir Beyaz Amerikalı'nın öteki olarak kalışı. 
Güzeldi, çok güzel.

sütlaç

|
beyaz. kuyruğu ve vücudunda birkaç bölge tekir. bi gözünün çevresi bembeyaz diğeri tekir. bi kulağı yırtılmış.
bazen öyle bir bakıyor ki birazdan dillenecekmiş gibi geliyor. öyle bi kapatıyor ki gözlerini sonra kollarının üstüne koyuyor kafasını yorgun bi adam gibi. oysa ki sütlaç kadın.
bazen de kıvrılıyor da bebek gibi olup mırlıyor, resmen naz yapıyor anlayacağın. kafasını sürtüyor hep öyle zamanlarda.
bazen de dost gibi patiyi koluma atıyor ama hiç dokundurtmuyor kendine.
bir de annem utanıyor diyor sütlaç için, biz kızdığımız zamanlarda. ar duygusu varmış. vardır.

DTP kapatıldı.

|
Anayasa Mahkemesi 11.12.2009 günü 11'de 11 oy vererek DTP'nin kapatılmasına karar verdi. Kapatılma sebepleri arasında sayılanların en önemlisi DTP'nin "Bölücü eylemlerin odağı haline gelmesi." olarak belirtildi. DTP Genel Başkanı Ahmet Türk ve DTP Diyarbakır milletvekili Ayşe Tuğluk'a beş yıl siyasi yasak getirildi. Taha Akyol kararı "hukuken kaçınılmaz ama siyasi açıdan kötü bir karar" olarak nitelendirirken, Sedat Laçiner çok dikkatimi çeken bir yorum yaptı: "DTP ya sine-i millete ya da sine-i PKK'ya dönecektir. Sokaklarda çatışma görürsek bu sine-i PKK'dan başka birşey değildir."


Bunun gibi bir yorum ne kadar doğru olur, tartışmaya açılmalı. Fakat içerdiği önermeden ötürü değil, sınırlılığından ötürü. DTP'nin kapatılmasına ilişkin yapılan yorumların birçoğu bu sınırlılıktan nasibini almakta. İnsanlar tek bir açıdan bakmaya mahkummuş gibi aynı şeyleri tekrar edip duruyorlar, Kimileri "DTP PKK'nın siyasi koluydu, kapatılması geç alınmış bir karardır" diyor, kimisi "Ne olursa olsun bu demokrasiye vurulmuş bir darbedir" diye endişeleniyor. Kısacası herkesin bazı politik olayları ya da kişileri birbirine eşitlemek gibi bir kaygısı var. Sokaklarda çıkması muhtemel şiddeti DTP ve PKK ile ilişkilendirmek ya da DTP'nin PKK'nın bir kolu olarak görülmesi, herkesin işini kolaylaştırır. Aynı şekilde kapatılma davasını yalnızca siyasi bir hamle olarak düşünmek de aynı basite indirgeyici düşünce yapısını barındırır. Fakat bu eşitlemeler çözülmesi gereken sorunlarda taraf belirlemekten, insanların kendini ve "ötekini" konumlandırmasına mahal vermekten başka bir işe yaramaz. Yeni çözümlemeler getirileceğine, şiddete ortam hazırlar.


Şu an DTP'yi yalnızca PKK yanlısı, teröristin sesi olarak gören zihniyet zamanında tüm Kürtleri PKK ile de ilişkilendirmişti ve günümüzde de ilişkilendirmeye devam ediyor. Tüm bunların böylesine tek boyutlu olamayacağı apaçık. Yalnızca dileğim, halkın inatla tüm bu açılara kör kalmak istememesidir.

no comment

|
saat 19:25
ve bülent arınç mehmet ali birand'ın sorusuna "no comment" diye yanıt verdi.
(cidden, gerçekten dedi bunu)
buraya bir bülent arınç resmi koyarak daha renkli bir blog yazısı yapmak isterdim bu ama, kendisinin bloguma ne gibi bir renk katabileceği konusunda ciddi şüphelerim var.

bus on fire

|

yeni çektim.